Bediüzzaman özgürlükleri savundu
“Hürriyet Rahman isminin bir hediyesidir. İnsanın ne kendisine, ne de başkasına zarar vermemesidir. Hürriyet, ancak İslamiyet ve imanla gerçek bir hürriyettir. Bediüzzaman ‘Sefahet ve rezaletteki hürriyet, hürriyet değildir. Belki hayvanlıktır, şeytanın istibdadıdır. Nefs-i emmareye esir olmaktır’ der. Hürriyeti imanın bir özelliği olarak görür. İmanlı bir insan kimseye boyun eğmez. Kimsenin istibdadı, tahakkümü altına girmez. Şehamet-i imaniyesi buna engel olduğu gibi, imanından kaynaklanan şefkati de kimseyi tahakkümü altına almaya müsaade etmez. En zalim diktatörlere boyun eğmeyen imanlı insan, öte yandan bir karıncayı dahi incitemeyecek şefkate sahiptir.”
“1400 sene önce bizim dinimiz bu ölçüleri koymuştur. Rabbimiz iman hususunda insanları hür bırakmıştır. Hürriyet en güzel manada Asr-ı Saadette yaşanmıştır. İşte bu nedenle Bediüzzaman’ın meşrutiyeti Şeriat namına alkışlamış, dört halifenin seçimle iş başına geldiği söyleyerek, cumhuriyetin gerçek manasıyla o zaman tatbik edildiğini eserlerinde yazmıştır.”
“Hak ve hürriyetlerin önündeki engellerden birinin de “kutsal devlet” anlayışıdır. Bizde kutsal devlet anlayışı var. Halbuki devlet değil, millet kutsaldır. Milletin hak ve hürriyetleri kutsaldır. Devlet millet için vardır, millete bir hizmet aracıdır.”
“Üstad bedel ödemekten çekinmemiş. ‘Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam’ demiş. İdamı Allah’a kavuşmak için bir pasaport, hapishaneyi medrese görmüş. Sürgünse ‘Vatanın her yeri birdir’ demiş. İnancına ve hürriyetine böylesine sadık bir insana ne yapabilirsiniz ki…”
“Bediüzzaman üç devirde de hiç değişmemiş. Eski Said döneminde milletin hastalıklarına reçeteler sunmuş; Yeni Said döneminde bir iman inkılabı var, çünkü milletin imanına taarruz edilmiş; Üçüncü Said döneminde Risalelerin yeni harfle basılmasını söylemiş, idareye tavsiye ve ikazlarda bulunmuş. Hepsinde görevini yapmıştır.”