12 Eylül 1980 ihtilalinin gecesinde evinden alınarak bir müddet Çanakkale Hamzakoy askerî tesislerinde tutuklu kalan Demirel bir müddet sonra Ankara’ya evine gönderildi. Ama ihtilalciler tarafından 10 sene siyaset yasağı getirildi. Bu arada konuşmaları, tüm çalışmaları ve görüşmeleri kayıt altına alınıyor ve göz hapsine alınarak takip ediliyordu. Zira Demirel “Tapulu arazimin üzerine gecekondu kurdurmam” diye siyasetin içinde olduğunu ve faaliyetlerine perde arkasından da olsa devam edeceğini ifade etmişti.
12 Eylül ihtilalini yapan Kenan Evren sırtında Genelkurmay Başkanı Üniforması ile cuntanın diğer üyelerini de yanına alarak şehir şehir dolaşıp mitingler yaparak siyasetçileri “tencereyi kirletmekle” suçluyor ve “eskiye rağbet olsa bitpazarına nur yağardı” diyordu. Kur’andan ayetler okurken bir taraftan da halkı “şeriat tehlikesine karşı uyanık olamaya” davet ediyor ve Ramazan ayında Erzurum gibi dindar bir vilayette gündüz ortasında halkın huzurunda su içiyor ve “Benim babam da hocadır. Ben seferi olduğum için oruç tutmuyorum” diyordu. Anarşi ve terör suçundan masum gençlere işkenceler yapılıp ve idam cezaları ile yargılanırken “ne yapalım yani asmayalım da besleyelim mi?” diye halka soruyor ve uzun süren alkışlar alıyordu.
İhtilalciler 1982 Anayasasını yapmak üzere bir “Kurucu Meclis” oluşturarak Anayasa çalışmalarına başladı. Anayasa’ya geçici 15. Maddeyi ekleyerek “5 Generalin çıkardığı yasaların Anayasa’ya aykırı olduğu iddia edilemeyeceği ve asla sorgulanamayacağını” yasalaştırdılar ve kendilerini garantiye aldılar. Kapattıkları siyasi partilerin merkez teşkilatlarında çalışanlarına 10 yıl il ve ilçe teşkilatlarında çalışanlarına da 5 yıl siyaset yasağı getirdiler. Böylece siyasilerin hakları ellerinden alınmakla kalmadı seçmenlerin de onları seçme hakları gasp edilmiş oldu. Böylece siyasette asker kafası ile “mıntıka temizliği” yapılmış oluyordu. Böylece 12 Eylül öncesinin “Karizmatik” liderlerin tümü yasaklı hale getirilmiş oldu.
1982 Anayasası 23 Eylül 1982 tarihinde Danışma Meclisi tarafından 18 Ekim 1982’de Milli güvenlik Konseyi tarafından onaylanarak 7 Kasım 1982 tarihinde Referanduma sunuldu. “Evet” demenin zorunlu, “hayır” demenin de yasak olduğu bu referandumda % 92,17 “Evet” oyu ile “Anayasa” yürürlüğe girmiş ve Anayasa’nın kabulü ile Cunta lideri Kenan Evren de otomatik olarak 7 yıllığına Cumhurbaşkanı seçilmiş sayıldı. Anayasa’ya “Hayır” diyen Hürriyetçi Ahrarlar olan Demokratlar ve lider Demirel ile Yeni Asya Nurcuları ve Anayasaya karşı çıkan Solcular da “Vatan haini” ilan edildi.
8.1 Siyasi Partilerin Kurulması ve 1983 Seçimleri:
1982 Anayasası ile “Siyasi Partiler Kanunu” da köklü değişikliklere gidilmiş ve seçim sistemine güya istikrarı sağlamak için % 10 seçim barajı getirilmişti. Buna göre bir partinin meclise girebilmesi için en az % 10 ülke barajını aşacak oya sahip olması gerekmekteydi. 12 Eylül öncesi var olan “Senato” kaldırıldı.
24 Nisan 1983’te siyasi faaliyetler serbest bırakıldı. 6 Kasım 1983 seçimlerine partilerin girebilmesi için 30 kurucu üyesinin MGK tarafından onaylanması, en az 34 ilde ve bu illere bağlı ilçelerin en az yarısında örgütünü kurmuş olması gerekiyordu. Konsey 12 Eylül öncesi partilerin hiçbirisine seçime girme şansı vermek istemiyordu. İcazetli partiler dışında hiçbir partinin seçime girme şansı yoktu. İlk olarak merkez sağın temsilcisi olma iddiası ile 16 Mayıs 1983 tarihinde Turgut Sunalp liderliğinde Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP) kuruldu.
20 Mayıs 1983’de Demirel’in onayı ile Ali Fethi Esener’in liderliğinde Büyük Türkiye Partisi (BTP) kuruluş dilekçesini verdi. Parti kurucuları Demirel’e yakınlığı ile tanınan Hüsamettin Cindoruk, Mehmet Gölhan, Necmettin Cevheri, Nahit Menteşe ve diğer bir kısım AP yöneticileri yürütmüştü. Partinin kurulmasının ertesi eski Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil ve 143 arkadaşı BTP’ye katıldılar. Partinin yönetiminde Melih Esenbel, Tevfik Fikret Alpaslan, Mehmet Dülger, Nadir Yüzbaşıoğlu, Mehmet Ahçıoğlu, Emin Bilgiç, Orhan Menteşe, Kemal Demiralay, Rüştü Naiboğlu, Baki Tuğ, Hasan Türkray, Mustafa Derin, Nezihe Sönmez, Aziz Gümüş, Hasan Sağlam, Vehbi Parlar, Necip Güngör Kısaparmak, Orhan Keçeli, Berkan Yaşar, Mustafa Demir, Şeref Cevheri bulunuyordu. Bir hafta içinde bütün illerde teşkilatlandı.
MGK BTP’nin AP uzantısı olması gerekçesiyle 79 Nolu bildiri ile 16 Temmuz 1983’te partinin kapatıldığını duyurdu. Süleyman Demirel, İ. Sabri Çağlayangil, Hüsamettin Cindoruk ve Mehmet Gölhan’ı gözaltına alarak Zincirbozan’a askeri tesislerine sürgün etti. Süleyman Demirel Zincirbozan’a giderken Necmettin Cevheri’ye “Doğru Yol Partisi” (DYP) adı altında yeni partinin kurulması talimatını verdi. Böylece BTP kuruluşundan 26 gün sonra kapatılmış oldu. Yine 20 Mayıs 1983 tarihinde Turgut Özal Anavatan Partisi (ANAP) ve Necdet Calp’in liderliğinde Halkçı Parti (HP) kuruldu.
İlk olarak MGK tarafından geçici hükümetin Başbakanı olan Bülent Ulusu parti kurmakla görevlendirilmişti. Ulusu Süleyman Demirel’in desteğini almak istiyordu. Ancak Demirel ihtilalcilere istedikleri desteği vermiyor ve “Tapulu arazime gecekondu yaptırmam” diyordu. Bu nedenle Bülent Ulusu 13 Nisan 1983 günü parti kurmayacağını açıklayrak siyasi hayattan çekildi. Bunun üzerine Turgut Sunalp isminde mutabık kalındı. (Kenan Evren’in Anıları, 4 1991 s. 136–137) Sunalp’in MDP’sinde Süleyman Demirel muhalifi AP’li üyeler bulunmaktaydı. Demirel’in siyasi hayatının sona erdiğini düşünen bazı eski AP mensupları konseyin Merkez Sağı temsil etsin diye kurdurdukları Turgut Sunalp’in MDP’sinde yer almışlardı.
Turgut Özal 1977 seçimlerinde Necmettin Erbakan’ın MSP listesinde İzmir adayı olarak siyaset sahnesine atılmış ama seçilememiş bir bürokrattı. Süleyman Demirel 1979 AP azınlık hükümeti kurduğu zaman Özal’ı DTP müsteşar vekilliği ve Başbakanlık Müsteşarlığı makamına getirerek 24 Ocak Ekonomik Kararlarını ona hazırlatmıştı. Bu kararlar ekonomik bunalıma giren ülkeyi 3 ay içinde rahatlatmış, yoklukları kaldırmış ve enflasyonu kontrol altına almıştı. Bu kararlar Süleyman Demirel’e büyük prestij kazandırdığı gibi Turgut Özal’ın da tanınmasını sağlamıştı. Demirel ekonomik kararları anlatmak için Özal’ı Genelkurmay’a göndermiş ve brifing verdirmişti. Askerler de kendisinden etkilenmişlerdi. 12 Eylül sonrası askerler Bülent Ulusu hükümetinde Başbakan Yardımcılığı görevi vermişler o da kabul etmişti. Ancak Maliye Bakanı Kaya Erdem’in istifası üzerine yerine Adnan Başer Kafaoğlu geleceğini öğrenince istifa etmiş ve önce Side’ye gitmiş, oradan da sağlık nedeni ile ABD’ye gitmişti. Şubat 1983’de ABD’den dönerek parti kurma çalışmalarına başlamıştı.
Özal’ın Anayasa oylamasından önce Eylül ayında MBK üyeleri ile görüşerek siyasete girme kararını onaylatmış, konsey üyeleri de kararını olumlu karşılamışlardı. (Yavuz Donat, 1978 s.239) Bundan anlaşılıyor ki Konsey tarafından Turgut Özal’ın iktidarı ve 12 Eylül’ün korunması konusu önceden planlanmış ve Özal bu nedenle Başbakan Yardımcılığından istifa ederek ABD’ye gitmiştir. Yine bu nedenle Özal Bülent Ulusu ve MDP ile birleşme önerilerini kabul etmemişti. AP tabanına “Konsey AP’nin devamı olacak bir partiye müsaade etmeyecek bu nedenle gelin bana destek olun” mesajlarını Hüsamettin Cindoruk ve Ekrem Ceyhun aracılığı ile göndermişti.
Turgut Özal parti kurma çalışmalarına başladığı zaman Türkiye’de önemli görevlerde bulunan ABD büyükelçisi Hupe ve İstanbul Başkonsolosu Daniel Newberry ile görüştü. ABD eski Dışişleri Bakanı Alexadr Haig Türkiye’ye gelerek Turgut Özal’a destek vermiş ve konsey nezdinde tavsiyelerde bulunmuştu. (Yaşar, 1990, 197–201) Özal DTP Müsteşarı olduğu dönemde tanıştığı Veysel Atasoy, Mustafa Taşar, Kazım Oksay, Vehbi Dinçerler, Hüsnü Doğan, Adnan Kahveci, Mehmet Keçecileri kurucu listesine aldı. ANAP’ın hiçbir partinin devamı olmadığını deklare etti ve “Biz dört eğilimi birleştiren yeni bir partidir” demişti. Mitinglerde de ellerini havada birbirine kavuşturarak bu dört eğilimi birleştirdiğini selamlama ile de teyit ediyordu.
6 Kasım 1983 seçimlerine kurucularının üç defa üst üste veto yemesinden dolayı DYP sokulmadığı gibi, Erdal İnönü’nün kurduğu Sosyal Demokrat Parti (SODEP) Milliyetçi kanattan Millet Partisi (MP) ve MSP’nin devamı olan Refah Partisi (RP) sokulmadı. MDP, HP ve ANAP’ın katıldığı seçimlerde ANAP % 45,15 oy alarak 211 milletvekili alarak tek başına iktidar oldu. 1983 seçimlerine girmeyi hak eden MDP lideri Turgut Sunalp emekli askerdi. HP lideri Necdet Calp ise askeri hükümette Başbakanlık müsteşarıydı. Bu seçimlerde oy verme durumunda olan halk ve özellikle DP ve AP tabanı asker kökenli liderlerin olduğu MDP ve HP yerine sivil ve Demirel Hükümetinde müsteşar olan ANAP lideri Turgut Özal’ı tercih etmişti.
SODEP 3 Kasım 1985 tarihinde Halkçı Parti (HP) ile birleşerek Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) adını almıştır. Ali Koç tarafında kurulan MP daha sonra MÇP adını almıştır. MDP ise siyasi sahada başarısız oldu ve devamlı oy kaybetti. Nihayet 4 mayıs 1986’da kendisini feshetti ve siyasi hayattan çekildi. Böylece icazetli olarak seçime giren iktidar olmayan HP ve MDP siyasi parti olma şartlarını taşımadığı için kısa zamanda sahneden silindi. ANAP ise iktidar nimetleri sayesinde varlığını devam ettirdi. Ne zaman ki iktidardan düştü kısa zaman içinde dağılarak kayboldu ve nihayet DYP ile birleşerek yeniden DP adı altında siyasi hayatını tamamladı.
8.2 Adalet Partisi (AP) ile ANAVATAN Partisinin Karşılaştırılması:
AP Meşrutiyet dönemi Ahrar Fırkasının devamı olan DP’nin devamı olarak kurulmuştur. DP’nin devamı olduğunu daima haykırmış ve Demokrasi mücadelesinde İhtilallerin karşısında yer almış ve bundan dolayı da ihtilal ve muhtıralara hedef olmuştur. ANAP ise AP’nin devamı olan BTP’nin kapatılmasından ve devamı olarak kurulan DYP’nin 12 Eylül ihtilal konseyi tarafından 11983 seçimlerine sokulmamasından dolayı AP ve Merkez Sağ tabanına talip olmuş icazetli ve fırsatçı bir partidir. Hiçbir zaman DP ve AP’nin devamı olduğunu söylememiş ve “dört eğilimi birleştiren ve yeni kurulan bir parti” olduklarını her platformda iddia etmiştir.
ANAP’ın kurucuları ve siyasi kadrosu 12 Eylül felsefesine uygun olarak “Dört eğilimi” birleştirmeyi hedef alan AP, MSP, MHP ve CHP kökeninden oluşmaktaydı. Bununla beraber ANAP içinde ağırlıklı olarak “Muhafazakârlık” ve “Siyasal İslam” eğilimi daha ön plandadır. Bu nedenle kitlelere mal olan bir parti olmaktan ziyade iktidar nimetlerinden istifade etmek için “menfaat odaklı” kendisine destek verilen, ama iktidardan düşünce terk edilen bir konumda kalmıştır. Bu nedenle iktidardan düşünce varlık sebebini kaybederek siyasi hayattan çekilmiştir.
AP’nin felsefesi ve misyonu Demokrasi ve demokratlıktır. ANAP’ın ise bir felsefesi yoktur ve misyonu 12 Eylül’ün devamını sağlamaktır. Zira her parti kuruluş amacına hizmet eder. AP’nin kuruluş amacı Demokrasinin devamlılığını sağlamak, ANAP’ın kuruluş amacı ise 12 Eylül’ün ve ihtilal Anayasasının korunmasını ve ihtilalcilerin hukukunu korumaktır. Bu amaca hizmet etmiştir. Zaman içinde ANAP’tan ayrışmalar yaşanmış ve Mesut Yılmaz ile dört eğilimi birleştirme fikrinden vazgeçilmiş ve AP tabanından gelen DYP’ye kaymıştır. Bu nedenle Çiller döneminde DP ve AP’ye sahip çıkarak Merkez sağı temsil etme iddiası ortaya atılmıştır. DYP ile ANAP’ın mücadelesi her iki partiyi de zaafa uğratmış ve nihayet Hüsamettin Cindoruk ANAP ile DYP’yi birleştirerek DP’yi yeniden merkez sağa oturtmaya çalışmış ANAP ile DYP birleşerek DP adını almıştır.
ANAP hiçbir zaman DP ve AP misyonuna hizmet etmediği ve 1987’deki Yasakların kaldırılması ile ilgili referandumda görüldüğü gibi demokrasi, hak ve hürriyetlerden ve hukuktan yana değil, 12 Eylül ihtilalinin yasaklarını savunan, demokrasi ve hukuku ayaklar altına alan bir tutum sergileyerek demokrat olmadığını ispat etmiştir. Yasakların kalkması AP’nin devamı olan DYP ve Demirel’in mücadelesi ile sağlanmıştır. Bununla beraber halkın ANAP’a teveccühü özellikle 1983 seçimlerinde ANAP lideri Özal’ın “Demirelin çırağı” imajından kaynaklanmış ve bunu istismar ederek DYP’ninde seçime sokulmamasını fırsat bilerek AP tabanının oyunu almış ve iktidara gelmiştir. Burada da fırsatçı ve menfaatçi yönünü görmek mümkündür.
Ekonomik yönden her ikisi de liberal ekonomiyi savunmakla beraber demokrasi, hak ve hürriyetler açısından bakıldığı zaman AP’nin ve devamı olan DYP ve DP’nin hürriyetçi ve demokrat, ANAP’ın ise ihtilalci ve anti-demokrat ve hukukun üstünlüğü yerine çıkarcı olduğu görülmüştür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder