Demokratların nice bedeller ödediği, angajmanlara bağlı, an- cak dengeli politikalarla Ortadoğu’da (1967) ve Kıbrıs’ta (1975) nasıl bir strateji takip ettiği unutulmuş görülüyor.
Bir anektod: 1974’te ABD’nin karşı çıkmasına rağmen gerçekleşen Kıbrıs Barış Harekâtı’nın faturası “TSK’ya silâh ambargosu konularak” kesildi.
ABD ve NATO ülkelerinden TSK’ya artık tek bir cıvata bile verilmeyecek, satılmayacaktı.
1975’te Başbakan olan Süleyman Demirel’e elinde demir bir çubukla gelen Genelkurmay başkanı Sancar; “Sayın başbakanım bu demir olmadan paraşütlerimiz açılmıyor, asker de uçağa binmek istemiyor” deyince Demirel, kucağında bulduğu “silâh ambargosu” dolayısıyla hem üzgün, hem öfkeliydi.
Ankara’ya gelen dönemin Dışişleri Bakanı Kissinger ve daha sonra Brüksel’de konuştuğu ABD Başkanı’nı Ford’a “Ambargonun ABD ile Türkiye arasındaki ilişkileri germesinin yanı sıra TSK’nın savaş gücünü zayıflattığını, bunun dolaylı olarak NATO gücünü de zaafa uğrattığını” anlatmıştı.
“Bizi istemediğimiz sert tedbirler almaya zorlamayın” diye uyarmıştı.
Fakat... Sonuç alınamamıştı.
Bunun üzerine Türkiye, 25 Temmuz 1975 tarihli Bakanlar Kurulu kararnamesiyle ABD’ye ait Türkiye’deki 21 üs ve tesis kapatıldı.
Amerikan bayrakları indirilerek yerine Türk Bayrakları çekildi.
Bunlara “İncirlik Üssü” de dahildi.
Bu “sert ve kararlı” tavır ABD’yi epey sarsmıştır.
Ambargo 1978’de kaldırıldı, ancak kapatılmış tesisler, Demirel hükümetini deviren 12 Eylül yönetimi tarafından 18 Kasım 1980’de tekrar açıldı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder